MAHLÜKAT VE KORONA

MAHLÜKAT VE KORONA
Aziz kardeşlerim,
Daha evvelce de bu ve benzeri konulara değinmiştik. Korona denilen bu melanet, insanlığı esir almış bir illettir, bunda şüphe yok, hemfikirdir dünya bu konuda. Fakat her ülkenin metodu ayrı ayrı. Bizde ise çok karmaşık hale geldi. Bilim ve tıp aleminin kafası hayli karışık, hiçbiri aynı yerde durmuyor. Birilerinin ak dediğine, diğerleri kara diyor. Sağlık Bakanı’nın durumunu test etmeye gerek yok; çok samimi ve gayretli… Ne yazık ki, bilim kurulunun içindeki ve dışındaki bazı kafaların işi yokuşa sardırıp, bilerek veya bilmeyerek, Türkiye tamamen eve kapansın, ekonomi dibe vursun, hükümet iş yapamaz hale gelip, Tayyip Erdoğan aşağı insin, memleket ne olursa olsun (!) gayretleri var. Hatta muhalefet de aynı söylemler içinde. Halbuki geminin içinde hep birlikteyiz, gemi battığı zaman hap birlikte batacağımızın farkında bile değiller ne yazık ki!... Böyle millilik nasıl olacak? Hele hele dünyaya karşı nasıl tek bilek olacağız?
Komşumuz Yunanistan krizinde onların muhalefet partileri tek yumruk olmuşlardı. Maalesef bizdeki düşünce ya asker el koysun ya da büyük kriz çıksın, biz iktidar olalım mantığı. Bu mantık, kötü ve fesatça bir düşünce… Terlemeyen bir vücut kendini yenileyemez, çalışacaksınız, terleyeceksiniz, alnınızın akıyla orayı hak edeceksiniz. Yoksa ebediyen iktidar olma imkânınız yoktur.
Gelelim mahlukata,
Efendiler, dinimiz mahlukata merhamet nazarıyla bakar. Hayvan hakları da önemlidir, hiçbir hayvana zulüm, eziyet edilemez ve edilmemelidir. Görülmektedir ki, insanlık maddi refaha kavuştukça, rehavetler de çoğalmaktadır. Ölüm oranları artmasına rağmen, doğum oranları düşmektedir. İnsanlar tevhit ikliminden uzaklaşıp, kapı önüne bir köpek, arabaya bir köpek, içeriye kedi alıp, tamamen uysallaşmaya girdiler.
Sokaklar kedi dışkısı kokusu, köpek dışkılarıyla dolu. Hayvan sevgisiyle hiçbir alakası olmayan bu davranışlarımızla adeta batılılara taş çıkarttırıyoruz! Ahval bu iken, hastalık taşıyan bu mahlukatlar etrafa virüs yaymaktayken, hacısı hocasının umurunda değil. Kedi ve köpek ihtiyaçtı, fareler evde cirit atarken… O kediler onları yok ederdi, intihar ederlerdi de eve pislemezlerdi. Ya şimdi? Çok berbat… Dokusu bozulmuş bu kediler, sokak kedileri haline gelmişler. Maalesef fare olmadığına göre, evde, sokakta kedi beslemek, üretmek lüzumsuz bir iştir. Kurumların bunlara barınaklarda bakıp, kısırlaştırmaları kaçınılmaz bir iştir. Köpeğe gelince, evi dışarda ise veya malı, davarı varsa lazımdır ve en iyisi Kangal cinsinden, evini malını koruma amaçlı alınmasıdır. Evde, arabada, sokakta bulundurmak gereksiz ve israftır. Dünyada kuru ekmeğe hasret çeken insanlar varken, milyon dolarlık kedi ve köpek mamalarına yapılan masraf ve yatırımlar insanlığa hastalık olarak geri dönmekte iken, birinci derecede önem vereceğimiz husus; insana yatırım, açlığa çaredir. Kedi, köpek işleri keyfi ve gerek olmayan işlerdir. Belediyelerimiz bu işlerden sorumludur. Eğer bir yerde bir insanı sokak köpeği ısırıyorsa, ki bu vakalar oluyor, bundan devlet, hükümet, vali, belediyeler sorumludur.
İnşallah bu tebliğler bir gün işe yarar, bunlardan ders çıkarırız. Köpekler, kediler ölmesin, öldürülmesin, insanlar hasta olmasın.
Bu duygularla yazılarıma son verirken, Allah insanlığa, İslam alemine uyanmayı nasip eylesin…
Âmin.
Araştırmacı Yazar
Ahmet ALBAY
Mart 2021