Tasavvufa Verilen Zarar

Gelelim tasavvuf mevzuuna… Yıllardan beri söylediğimiz bir şey vardı: “Tasavvuf akademisi”. Merdiven altına düşen veya şeffaf olmayan cemâat ve dernekler tasavvufun ne olduğunun farkında değiller. Din düşmanı kalemler, vehhâbî ve selefî bazı sapıklıkları da tarikatların içine çekip, bazı kanallarda kafa karıştırmaya çalışıyorlar. Bunlara dikkat etmek lazım. Kitap ve sünnete uymayan, ehl-i sünnetin dışında faliyetlere de dikkat etmek lazım. Devletle harp eden veya kişilere olmayan rütbeleri bahşedenlere de dikkat edilmesi lazım. Şu parti veya bu parti diyerek fitne çıkaranlara ve dinî ibâdethane sayılan mekânların dışında şov manasına gelen abuk sabuk işler yapanlara da dikkat edilmesi lazım. İbâdetin dışında ticarî ve şirketleşen bazı medya gücü gibi dünyevî işlere tevessül edenlere de bakmak lazım. Bu işler başta Diyânet İşleri marifiyetiyle yönetilmeli ve denetlenmeli. Devletin bu konuda bir düzenleme yapıp, gerek mâli yönden, gerek kolluk kuvvetiyle sıkı denetlemesi gerekiyor. Yoksa, din düşmanları bu hassas konuları kaşımakta…Her toplumda olumsuzluklar oluyor, ama dinî sahada olunca büyütüyorlar. Maalesef kadınlı erkekli ibâdet ve zikirler şer’i hükme aykırıdır. Haramlara yanaşılırsa, dinî vukuatlar kaçınılmazdır. O halde, Kur’an ve sünnetin dışına çıkılırsa, sahte din adamı, sahte derviş ve sahte şeyhler kol gezer… Allah’ım bizleri bu ve benzeri kötü işlerden uzak eylesin!... Sözlerimi Hz. Niyâzî’nin şu sözleriyle bitireyim: “Her ehlî olmayana dil ikrar eyleme, yolunu sarpa ve sapıklığa götürür, Hakk ehlînin yolu gayet sağlam, Kur’ana, sünnete götürürmüş…”
Hazretin sözünü günümüze çevirdim, selam ve dua ile…
***
Araştırmacı Yazar
Ahmet ALBAY
Eylül 2020